KADININ ŞAHİTLİĞİ YARIM MI?
Bakara 282 ayetinin,
yorumlanma şekli, çeviri problemleri gibi
sebeplerden dolayı sanki bir erkeğin şahitliği,
iki kadına denkmiş veya bir konuya tek bir
kadının şahitlik edemeyeceği gibi saçma sapan
anlamlar çıkarılır.
2:282 Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu adaletle yazsın. Tanrı’nın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Efendisi olan Tanrı’ya karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise, velisi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı olacağınız tanıklardan bir erkek ve biri saptığında diğeri ona fark ettirecek iki kadın tanık tutun. Tanıklar, çağrıldıkları zaman kaçınmasınlar. Az olsun çok olsun onu vadesiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin. Bu, Tanrı katında en adil, tanıklık için daha sağlam ve şüphe etmemeniz için daha uygundur. Ancak, aranızda hemen devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman tanık bulundurun. Tanık olana da yazana da zarar verilmesin. Eğer bunu yaparsanız kendinize kötülük yapmış olursunuz. Tanrı’ya kaşı takvalı olun. Tanrı, size gerekli olanı öğretiyor. Ve Tanrı, Her Şeyi Bilen'dir.
Öncelikle bu ayette
genellikle yanlış çevrilen kelimelerden başlamak
gerekiyor. Ayette kalın harflerle belirtilen
kısımda geçen “saptığında” kelimesini,
kimileri “unuttuğunda, şaşırdığında” diye
çevirmişlerdir. Buradaki kelime “d-l-l” kökünden
“delalet” kelimesidir ve “yoldan çıktı,
doğru yoldan sapmış, doğru yolu kaybetti, doğru
yolu göremiyor” anlamları vardır. Yani bu sapmak
anlamında; yalancı şahitlik anlamında
kullanılmıştır.
“Fark ettirecek”
diye çevirdiğimiz kelime ise genellikle
unutmanın tersi gibi, “hatırlatacak” diye
çevrilmiştir. Bu kelime “zkr” kökünden “zikir”
kelimesidir. “Bir şeyin farkına varmak, fark
etmek, anlamak, öğüt almak, nasihat etmek,
uyarmak, vaaz vermek” gibi anlamları vardır.
Şimdi bu çeviriye
rağmen, “vay erkekler sapmıyor da sadece
kadınlar mı sapıyor ve yalancı şahitlik
yapıyorlar?!?!” diye sorabilirsiniz. Evet,
burada ayrımcılık yapılmış ama birazdan
göreceksiniz ki bu pozitif ayrımcılık…
Öncelikle bu ayetin
borç alma-verme (finansal, iktisadi) durum için
şahitlik olduğunu fark edelim. Yani istemeden
(birinin öldürülmesine, yaralanmasına, hırsızlık
yapmasına vs) gibi bir şahit olma durumu yoktur.
Kuran’daki diğer şahitlik meselelerinde de
cinsiyet ayrımı veya sayı olarak; iki kadın =
bir erkek, dört kadın = iki erkek gibi şeyler
yoktur.
[1]
Borçların yazılmasını ifade eden söz
konusu ayette, dikkat edilmesi gerekli bir diğer
nokta, ayette “yazıcı ile şahitlerin bu görevden
kaçmamaları” ve “yazıcıya ve şahitlere zarar
verilmemesi” gerektiği hususlarına dikkat
çekilmesidir. Bir tek ayetteki, birkaç kez
yapılan vurgulardan, maddi menfaatlerin söz
konusu olduğu bu tip durumlarda, şahitlere zarar
verilme ihtimalinin olduğu ve bu mesuliyetin
altına girmek istemediklerinden insanların
şahitlik etmekten kaçtıkları anlaşılmaktadır.
Kaçınılan bu mesuliyet erkeklere yüklenmiştir;
bu yüzden burada kadınlar lehine pozitif
ayrımcılığın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ayette “iki erkek şahit” bulunulmasından
bahsedilmektedir; “iki erkek veya dört kadın”
bulunması ifade edilmemektedir. Eğer böyle
olsaydı, borçlanma olayına mahsus bir şekilde
bir erkeğin şahitliğinin iki kadınınkine
eşitlendiği söylenebilirdi. Oysa burada görünen;
şahitlere baskı durumunun muhtemel olduğu, bu
yüzden insanların bu mesuliyetten kaçındığı
böylesi bir durumda, bu mesuliyetin erkeklere
yüklenmesi suretiyle istenmeyen bir durumdan
kadınların korunduğudur.
Ancak iki erkek
şahit bulunamazsa, “bir erkek ve iki kadın
şahit” bulunması gerekmektedir. Böylece hem
şahit sorunu çözülür hem de olumsuz bir durumun
ortaya çıkışı ihtimalinde bir erkekle bir
kadının karşı karşıya kalması önlenip kadın
baskılardan korunur. Borcun miktarı konusunda
bir anlaşmazlık çıktığını ve şahitlerin farklı
tanıklık yaptığını düşünelim. İki şahidin farklı
şahitliği durumunda bir kadın, bir erkekle karşı
karşıya kalacak ve iki taraftan birinin yalancı
olduğunun kesin olduğu bir ortamda, yoğun stres
ve baskı altında kalacaktır. Zaten insanların
şahitlikten kaçınma sebebi, böylesi
anlaşmazlıkları ve baskıları gözlemlemeleri ve
bundan kaçınmalarıdır. Oysa bir erkek ve iki
kadın şahitle, şahit sayısı üçe çıkınca
mesuliyet dağılacağı için şahitlikteki stres
önemli bir düzeyde azalacak ve baskı yapmak
isteyen art niyetli kimselerin bu sefer iki
kişiden birini değil, üç kişiden ikisini
kandırmaları gerektiği için işleri
zorlaşacaktır. Kadınların baskılardan
korunmasını sağlayan bu uygulamanın hikmetlerini
idrak edemeyenler, kadınları baskılardan
koruyup, kaçınıldığı belirtilen bir mesuliyeti
erkeğe yükleyen bu ayeti anlamayarak, “bir
erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine
eşittir” diyerek, Kuran’ı çarpıtmışlardır.
Ayrıca bir erkekle bir kadın aynı yönde şahitlik
yapınca ikinci kadına ihtiyaç kalmamaktadır.
İkinci kadına başvurulması gereken durum,
erkekle kadın arasında oluşan bir anlaşmazlık
durumudur.
Kaldı ki bunların hepsi finansal konularda, zamana ve şartlara bağlı olarak verilmiş tavsiyelerdir. Günümüzde de bir kağıda yazarak, insanlar şahit tutmak istenirse uygulanır. Fakat bugün noter, senet veya akıllı sözleşmeler varken buna ihtiyaç duyan var mıdır, tartışılır…
Sorumluluk
Reddi
Kesin olanı, gerçeği,
en iyi Tanrı bilir.
Bu makalede
okuduklarınızı süzgecinizden geçirmeden kabul
etmemelisiniz.
Lütfen sitenin
manifestosunu okuyunuz.
ALINTILAR
[1] Caner Taslaman – İslam ve Kadın