DOMUZ ETİ
Öncelikle “domuz
eti haram” diye kabul edenlerin, domuz
yağının haram olmadığını tartışmasız kabul
etmesi gereklidir. Çünkü eğer Tanrı bir eti
yasaklıyorsa, onun yağının yasak olup
olmadığını da ayrıca belirtmiş.
6:146 Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunun da yağlarını haram ettik; ancak sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları veya kemiklerine karışmış olanlar hariç. Aşırı gitmelerinden ötürü onları böyle cezalandırdık. Biz doğru sözlüyüz.
Görüldüğü gibi
zamanında, Yahudilere tüm pençeli/tırnaklı
hayvanlar yasaklanmış, ancak sığır ve koyunun
yağları da ekstradan yasaklanmış. Yani bir
hayvanın yasak olması, o hayvanın yağının yasak
olduğu anlamına gelmez.
Şimdi gelelim “lehmu
hınzır“ ı “domuz eti” diye çevrilen Kuran
ayetlerine.
Hınzır: Ayetin
orijinalinde geçen ve domuz hayvanına yorulan
hınzır kavramı, Türkçeye de muzır şeklinde
girmiş olup, zararlı, zararı dokunan, anlamında
kullanılmaktadır. Kavram, esas itibariyle
Kuran’da da bu anlamda kullanılmasına rağmen,
zaman içinde anlam değişikliğine uğrayarak, domuz anlamına
dönüşmüş bulunmaktadır.
Lehm,
et demektir. Lehmü hınzır ise; zararlı
et, yani mikroplu veya bozuk et demektir. Lehmü
hınzır kavramının, domuz eti anlamını ihtiva
ettiğini veya Kuran’ın, domuz etini haram
kıldığını düşünmek hem mantığa, hem de Kuran’ın
içerdiği usluba da uymamaktadır. Çünkü kedi,
köpek, at, eşek dahil, sağlıklı kesilen,
sağlıklı hiçbir hayvan etini yasaklamayan
Kuran’ın, somut bir gerekçe olmadan, domuz etini
yasakladığı düşünülemez. Domuz etinin
haramlığına, domuzun pis oluşunu, domuzun pis
oluşuna da domuzun et ve dışkı yemesini gerekçe
göstermek, hiç tutarlı bir gerekçe değildir.
Çünkü, köpek de et ve dışkı yemektedir. Kuran,
köpek etini veya köpeği pis saymazken, neden
domuzu veya domuz etini pis saysın?
Kuran’ın, “lehmü
hınzır (hınzır et)” diye dikkat çektiği et,
herhangi bir hayvan eti değil,
yenilebilirliğini kaybetmiş bozuk/zararlı/kokmuş
etlerdir (2:173, 5:3, 6:145, 16:115).
Doğruluktan saptığı için fıtratı bozulmuş
insanlara da aynı benzetme yapılır (5:60).
6:145 “De ki: Bana vahyolunanda, yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut DOMUZ ETİ (lehmü hınzır) -ki pistir- ya da Allah’tan başkası adına boğazlanmış bir fısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka.
Rivayetler dikkate
alınmadığı takdirde, ayetin orijinalinde geçen
“lehmü hınzır” kelimelerinin, domuz etine değil
de kedi, tavşan, tilki, tavuk veya hindi gibi
hayvanlardan birinin etine dikkat çekmediği
nasıl iddia edilecektir? Çünkü, yukarıda
verdiğimiz ayette ve diğer ayetlerde geçen
“hınzır” kelimesinin, hangi hayvana dikkat
çektiği anlaşılmamaktadır.
Kuran, etinin
yenmesini yasakladığı bir hayvanın, hangi hayvan
olduğunun bilinmesi için, illa rivayetlere mi
ihtiyaç duymaktadır? Anlaşılmak için, illa
rivayetlere ihtiyaç duyan bir kitabın, beşeri
olmadığı, Tanrı katından olduğu nasıl
anlaşılacaktır?
Halbuki Kuran; etler dahil, temiz olan, yani insan sağlığına zararlı olduğu açıkça bilinmeyen bütün yiyeceklerin helal olduğunu vurgulamaktadır.
5:5 Bugün size İYİ ve TEMİZ şeyler helal kılındı. Kitap halkının yiyeceği size helaldir. Sizin de yiyecekleriniz onlara helaldir
Kuran, yukarıda
verilen ayetin vurguladığı bir olayı, dört ayrı
yerde (2:172-5:4, 5:16, 5:114) tekrar tekrar
vurgulayarak, yenilecek şeylerle ilgili temel
kuralın, temizlik kuralı olduğuna dikkat
çekmektedir. Ayrıca ayet, kitap ehlinin yediği
yemekleri, Müslümanlara da helal kılarak, kitap
ehlinin yediği yemeklerin de temiz olduğunu
vurgulamaktadır.
Eğer Kuran’ın,
yenmesini yasakladığı “lehmü hınzır”, bilhassa
Hristiyan dünyasının yediği domuz eti olsaydı,
ayet Hristiyanların yediği yemekleri
Müslümanlara helal kılmazdı.
6:145’de lehmü
hınzır’ın yenmesinin, pis olduğu için
yasaklandığı açıkça anlaşılıyor. Ayetin dikkat
çektiği pisliğin, maddi bir pislik olduğu da
anlaşılıyor. Madden pis olan bir yiyeceğin,
insan sağlığını mutlaka etkileyeceği de
kaçınılmazdır. Yüzyıllardan beri, domuz eti
yiyen Hristiyan dünyası, domuz etinden olumsuz
yönde etkilenmediğine göre, domuz etinin pis
olduğunu kim, neye dayanarak iddia edebilir?
6:145 ayetine geri
dönersek;
“Ancak leş, yahut
akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki pistir-”
demiyor; “Ancak ölmüş, yani kanı akmamış,
yani zararlı/bozuk bir et olursa -ki öylesi
pistir-”, demektedir.
Devamında da “Ya
da Allah’tan başkası adına boğazlanmış bir fısk
(murdar olmuş hayvan) olursa başka.” kısmı
da yanlış anlaşılmıştır. Burada asıl kastedilen;
usulüne uygun kesilmemiş, usulüne uygun
kesilmediği için de kanı içinde kalmış, doğal
olmayan (fısk) etlere dikkat çekmektedir. Yani
bu ifade ile; “Tanrı’nın emrettiği gibi
boğazlanmamış olursa başka...” demektedir.
Tanrı adına kesilmeyen hayvanın mı murdar olması
akla mantığa uygun, Tanrı’nın emrettiği gibi
kesilmeyenin mi?
DOĞRU ÇEVİRİ
6:145 “De ki: Bana vahyolunanda, yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak ölmüş, yani kanı akmamış, yani zararlı/bozuk bir et olursa -ki öylesi pistir- yada Tanrı’nın emrettiği gibi boğazlanmamış bir fısk (murdar olmuş hayvan) olursa da başka.
Hayvanlar
boğazlanırken, boğazlarından geçen belli
damarlar kesilmediği takdirde, hayvanların
vücutlarındaki kan yeterince akmaz ve etleri
fazla kanlı kalır. Kan mikroplu olduğu için de
fazla kan, fazla mikroba yol açar ve bu tür
etler, insan sağlığı için zararlı (muzır)
olurlar. Bir de hiç boğazlanmadan, kendiliğinden
ölen bir hayvanı düşünelim. Çok taze ölmüş de
olsa, doğal olarak mikroplu olan kan bütünüyle
vücutta kalacak ve kandaki bütün mikroplar ette
de olacaktır. Yani ayet, sağlıklı kesim
yapılmasına dikkat çekmektedir.
Kuran, hayvanların
Tanrı’nın emrine uygun olmayan bir yöntemle
boğazlanmasını veya öldürülmesini yasaklarken,
yasakladığı öldürme veya ölme yöntemlerine de
açıkça dikkat çekmektedir.
5:3 “...boğulmuş, (tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan hayvanlar -henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar ve fal oklariyle kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir)...” (Süleyman Ateş Çevirisi)
Ayet, yenmesi
yasaklanan etlere ve bu etlerin elde ediliş
biçimine dikkat çekmekte ve konuyla ilgili
diğer ayetleri (6/145, 2/173, 16/115) daha
geniş ve başka bir açıdan tefsir etmektedir.
Ancak, diğer ayetler
gibi bu ayete giydirilen anlamlar da ayetin
tasvir veya resmettiği olayı yeterince
yansıtmamaktadır.
“...dikili taşlar (putlar) adına
boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı...”
Ayet çevirisinde yer
alan, bilhassa bu ifadelerin, ayetin anlattığı
olayla hiç ilgisi bulunmamaktadır. Ayetin
anlamı, aynı surenin, “sarhoş ediciler,
kumar, yontulmuş taşlar”a dikkat çeken, 90.
ayetinin anlamı ile karıştırılmış…
Bu ifadelerle; ucu
yontulmuş parçalarla, yani ok veya süngü gibi
aletlerle öldürülmüş hayvanlara dikkat
çekmektedir. “Boğularak veya yuvarlanarak
veya boynuzlanarak veya kurt tarafından; canları
çıkmadan kestikleriniz hariç veya ucu yontulmuş,
yani sivri bir şey sokularak ölmüş olursa ki,
bunlar fısktır (doğal değildir/murdadır)” demektedir.
Yani:
2- Uçurumdan yuvarlanarak veya yüksek bir yerden düşerek ölmüş,
3- Başka bir hayvan veya kurt gibi vahşi bir hayvan tarafından öldürülmüş,
4- Taş, tahta, ok, kurşun veya sivri bir şeyle öldürülmüş hayvanlara ve bu şekilde ölmüş hayvan etlerine dikkat çekmektedir. Klasik tabirle; “Allah’tan başkası adına boğazlanan” (Allah’ın emrine uygun boğazlanmamış) hayvanlara dikkat çekmektedir.
Sorumluluk
Reddi
Kesin olanı, gerçeği,
en iyi Tanrı bilir.
Bu makalede
okuduklarınızı süzgecinizden geçirmeden kabul
etmemelisiniz.
Lütfen sitenin
manifestosunu okuyunuz.
YARDIMCI KAYNAKLAR & ALINTILAR
[1] http://enginsorgu.blogspot.com/